Beyaz Zambaklar Ülkesinde uzun yıllar boyunca boyunduruk altında yaşayan Finlandiya halkının küllerinden doğuşunu anlatıyor.
Günümüzde benzersiz eğitim sistemiyle tanınan Finlandiya bundan 150 yıl önce bambaşka bir çehreye sahiptir. Soğuk iklimi, ayyaş ve vazgeçmiş halkıyla umutsuz bir vaka örneği çizilmektedir. Çok uzun bir süre İsveç sömürgesi altında kaldıktan sonra Rusya egemenliği başlar. Öncesinde ülkeye gönderilen İsveç memurların çoğu memleketlerinde kıymet görmeyen, rahat düşkünü, aylak kimselerdir. Hayattan tek beklentisi eğlence olan İsveçli memurlar, ülkeye katkıda bulunmak bir yana her alanda yozlaşmaya sebep olur. Halk fakir, hasta ve çaresizdir. Kişisel temizliğin ne olduğunu bile bilmeyen insanlar, yamalarla bezeli kıyafetleri içinde hastalıktan kırılmaktadır. Finlandiya dibe çöktüğü sırada Rusya tarih sahnesine çıkarak seçim hakkı sunar. Rus yönetimi, önceki sömürgecilik döneminden farklı olarak iç siyasete karışmaz ve böylece küllerinden doğma süreci başlar.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde Sözleri:
“Herkes hayattan bir şey almak ister fakat ona bir şey vermek istemez.”
“İşe önce kendinizden başlayın, binayı sonra inşa edersiniz.”
Finlandiya’nın tarım yapılamayan bataklık toprakları, tüm dünyanın ve kendi halkının içselleştirdiği “Bataklık” isminin üstüne yapışma sebebidir. “Bataklık” olarak bilinen bu küçük ülkenin üstündeki ölü toprağını atarak refah seviyesini yükseltme süreci ise umudun hikayesidir. Halkı aşağı görmeden ortak ruhla hareket edilmeye başlandığında bireysel çıkar yerini toplumsal refah düzeyinin yükselmesine bırakır ve bildiğimiz Finlandiya şekillenmeye başlar.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde Konusu
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, 19. yüzyıl sonlarında aydınların halkı cehaletten kurtarmak, iyi bir eğitim sistemine kavuşturmak için verilen Fin mücadelesi aktarılıyor. Kendi topraklarından sürülen Rus yazar Grigory Petrov, Finlandiya seyahatlerindeki gözlemlerini ülke tarihiyle birleştirerek ülkemizde en çok okunan kitaba imza atıyor. Aktarılan olaylar aydınların yaptıkları ve yapmaları gerekenler arasındaki uçurumu da gözler önüne seriyor.
İmparatorlukların yıkıldığı ve milleyetçilik akımının tüm dünyada hakimiyeti ele geçirdiği yıllarda başlayan ülke uyanışı hayret ve hayranlıkla aktarılıyor. Beyaz Zambaklar Ülkesinde her alanda yönetimi kendi eline alıp dış güçlere bağlılıktan kurtulmak isteyen ülkelere pusula mahiyetinde. Finlandiya alışılagelmiş yöneticileri suçlayıp kenara geçme davranışını bir kenara bırakıp geleceğin yöneticilerinin yetiştirileceği en iyi oramı oluşturma telaşına düşüyor. Suçlanan üst düzey yöneticilerden mahalle muhtarlarına kadar herkesin ülkenin evladı olduğu ve yanlış giden şeylerin onların bireysel suçu olmadığı benimseniyor.