Bazen kendimi Fahrenheitta hissetsem de kitap okuyanları görünce musmutlu oluyorum. Midye kabukları yerine kulağınızdan çıkarmadığınız kulaklıklar, dışımızda tekrar edip duran duyurular hele bir de taciz boyutuna ulaşan yarı çıplak reklam afişleri var ki… Belki kitapları yakmadık ama üşüttük hepsini. Telefonu, tableti kitaplara tercih ettik.
İnternetin kolaylığına alışıp, ansiklopedilere, sözlüklere yüz çevirdik. -Oysa nasıl da güzeldi kahverengi sırtlı Ana Britannicalarımız.-
Otobüste mesajlaşıp, sosyal ağlarda cirit atanlar yer altına inince oyunlardan hıncını alıyor.
Kitap okuyanlar da yok değil ama az, azıcık. Ben, iki kitap okuyanın arasına oturmuş, ders çalışması gereken zamanda bunları yazarken telefondan kopamayan damgası yemiş bir garip. Marmaraydan bildiriyorum; sağımda oturan bey Aylak Adam okuyor solumda oturan hanım Leonardo da Vinci. Ben? Ben ders çalışmam gerekirken evde bıraktığım kitabımın hasretiyle bunları yazıyorum.
Günaydın pazartesi, günaydın final haftası, günaydın kitabını evde unutup yoksunluk krizine girenler!