Kadın olmanın başlı başına cesaret gerektirdiği ülkemizde sahiplenmemize fırsat verilmeyen kadınlığımızın öncesinde gelen her kelime yeni ve ağır bir yüktür. Tesettürlü kadın bazıları tarafından sevilir, çoğu kişi tarafından engellenir ve herkes tarafından eleştirilir. Ev işleriyle çocuk bakmak arasında gidip gelmesi beklenen hayatına eklenen iş hayatı, toplum tarafından yadırgansa da genellikle bu mesele kaçamak bakışlarla es geçilir. Çalışan kadın evli ve anne olmasının yanı sıra bir de tesettürlü ise işler daha da değişir. Akrabalardan yedi kat yabancıya kadar herkes kendinde eleştirme hakkını görerek istediği gibi söylenir. Tesettür giyim markalarına her gün yenisi eklenirken bu markaların kullanıcıları olan tesettürlü kadınların iş hayatına göz atmaya ne dersiniz?

Kadınlar “islamda kadının mescidi evidir” den tutun da “çalışan kadın erkekleşerek lanetlenir” e kadar olmadık çıkarımlara maruz kalıyor. Ev, iş, çocuk derken bir de “elalem” faktörü devreye girince durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Seçtiği mesleğe göre daha okul sıralarındayken hedef haline gelen “tesettürlü kadın” burada ne işi var, olacak iş mi bu, yolunu mu kaybetti acaba gibi sayısız soruyla boğuşuyor.

Elalem Ne Der?

Avukat olur, iş rakı sofrasında bağlanır senin neyine denir. Tercüman olur gideceği yerde ayak numarasına kadar sorulduğu yetmez bir de başınızı açsanız olmaz mı sorusu eklenir. Öğretmen olur “aydın” veli çocuğu beklediğinden düşük not aldığında bunlardan ne beklenir ki zaten deyiverir. Doktor olup insanlara faydam dokunsun diye çalışıp didinip tıp kazanır, daha okulun kapısında profesörler tarafından mimlenir. Mühendis olsa, erkek işi o şantiye şefi mi olacaksın sen şimdi denir. Moda tasarım okur mezun olup kendi markasını çıkarınca adı sonradan görme olur. Üstüne bir de “tesettür giyim modası mı olur?!” bombardımanına tutulur. Tesettürlü bir kadının tesettür giyim markası kurması herkes tarafından eleştirilirken mağazasında çalıştırmadığı kadınları reklamlarında kullanan markalar kimsenin radarına girmez.

Kadın tesettür giyim tercih etsin ya da etmesin sürekli açığı aranan, ne yapsa kendini beğendiremeyen haliyle milenyum çağına tutunmaya çalışırken kimse dönüp islamda kadının yerine bakmaz. İlk üniversiteyi kuran, ilk alim, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile savaşan, sahabelere öncülük eden, tüccar olan, hastaneler açan hiçbir kadının adı geçmez. Dahası onların adını kimse bilmez, bilen dinlenmez. Bütün bunları başaranların aydın toplumu tehdit ettiği öne sürülen tesettürlü kadınlar olduğu ise her kesim için inanılması güç bir imtihan halini alır. Pazartesi sendromunu sonuna kadar yaşayan, hafta sonu boyunca yan gelip yatan, sofrası önüne konan erkek değil daha da yorularak iş gününü kurtuluş görüp bekleyen kadındır.

Bu konu da ilginizi çekebilir: Tesettür Blog Penceresinden: Kadınlar Başlarını Neden Açıyor?

2 Comments

Leave a Reply