İlerleyen bölümlerde Arby takımının flama taşıyıcısı olacağımdan haberim yoktu. Üçüncü gün yeni dizi aramaya üşendiğimden ikinci bölümü izlemeye başladım ve bu yokluktan izleme hali dördüncü bölüme kadar devam etti. Dizi boyunca çizgi romanı karakterler ellerinden de dillerinden de düşürmüyorlar ki çizimleri muhteşem, ardında yatan gerçek dehşet verici. Utopia ürkütücü sahnelerinde bile ingiliz naifliğini hissettiriyor. Korku filmlerinde, insanın her organına ayrı acı çektiren müzikleri bir kenara bırakın. Utopia müzik konusunda alışılmışın dışında başarılı, suya sabuna dokunmadan içinize işlemeyi başarıyor.
Utopia’yı alışılmışın dışında yapan bir diğer konu da ana erkil olması. Kadın karakterler şaşırtıcı derecede baskın ve oyun değiştirici konumlarının ötesinde şoför koltuğuna oturup asfaltı kazıyarak ardında bıraktığı egzoz dumanına imzalarını atıyor. Gelin Becky ile başlayalım, dizinin ilk bölümünden itibaren kimseye sezdirmeden herkesi kendi gizli amacına yönlendiriyor. Jessica Hyde ise kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktada izlenerek tarafınızdan anlaşılmayı bekliyor.
Kıvrak zekalı aranan elemanımız Jessica Hyde dizi boyunca “Where is Jessica Hyde?” sorusunun bir türlü cevaplanamayan faili olarak gizem perdesi arkasında geçen hayatına sonu gelmeyen kaçışıyla devam ediyor. Son kadın kahramanımız olan Milner, beklenmedik ne varsa hepsini kendinde topluyor. Hayatını adadığı amacı için yapmadığı şey kalmayan gözü karalığı bambaşka bir boyuta ulaştırıyor.
Yabancı Dizi Önerileri: Prison Break Yeni Dövmeler ve Sorularla Döndü
Her ne kadar dizinin en az bir sezon daha devam etmesi gerektiği söylense de ben tam tadında bırakıldığını düşünüyorum. Aynı şeylerin başka kişiler tarafından yapıldığını izlemenin nesi keyifli? Tarih tekerrürden ibarettir dedirtmeden, birçok soruyla bıçakla kesilmiş gibi bitiverdi. Tabi ilerleyen zamanlarda kült dizilerin kapıldığı seneler sonra seyirci karşısına geçme modasına uyarsa da kaldığım yerden keyifle izlemeye devam ederim.
One Comment